31 Temmuz 2008 Perşembe

Işıl Karadeniz' de!.....

Annem ve babam düşündüler , taşındılar , Muharrem ve Serdar amcaların gazına gelip bu minicik halimle Rize' ye tatile gidelim dediler.

Muharrem amcamlar zaten çay zamanı olduğu için ordaydı.Bizde Serdar amcamlarla 2 araba çıktık yola.

Neden gece 3 te çıktık yola bilmiyorum ama babam için çok zor oldu sanırım...

Yola çıktığımız zaman ben uyuyordum bişicik anlamadım.İstanbul'da köprüden geçerken güneş doğuyordu.Annem çok özlemiş bu eşsiz manzarayı.Ben de uyandım görmek için ama pek bişey anlamadım.Sanırım ben acıktığım için uyanmışım:)

Annem beni emzirince yine sesimi çıkartmadan uyudum.

Yol uzun ve otoban dışında sıkıntılıydı.Hava da çok sıcak olunca babama fenalık geldi valla.

Hem benim ihtiyaçlarım için hem de babamın dinlenip ayılması için sık sık mola verdik yolda.
Akşama doğru artık Samsun civarlarında hava serinledi.Babam klima yerine camı açmak isteyince annem battaniyemi böyle kafama örttü.

Evden çıkmadan önce balık yastığımı da unutmadık tabiiki.Onu da üşümesin diye kucağıma aldım.

İlk önce bu kafama geçen battaniye beni pek mutlu etmedi açıkçası.
Sonra kendimi daha iyi hissettim.Hem annem benim için kötü olan bişey yapmaz ki zaten.
Mutluluktan ağzımın suları aktı.Annem mendilimi gıdıma sıkıştırdı.
Sonra yine beni maymun etmeye başadı tabi.Yüz vermeye hiç gelmiyo bu annem.Battaniyemin kenarlarını kıvırıp beni ninecik yaptı.
Yukarıdaki halimi bişeye benzetiyormuş ama hala ne olduğunu bulamamış canım annem.

16 saat yolculuktan sonra nihayet Rize'ye vardık.Rize tabelasını gördüğünden annem ağlayacaktı sanırım.
Ama kalacağımız yer Rize merkezden yarım saat daha uzaklıktaymış ve yollar çok virajlı.Ben hiç bu kadar keskin viraj görmedim valla.Hava da kararmıştı başladım ağlamaya.16 saat gıkım çıkmadı ama son yarım saat canıma tak etti.En sonunda annemler karanlıktan korktuğumu anladılar da ışığı yakıp ilerledik.
Nihayet Muharrem amcamların evine vardık.Herkes bizi neşeyle karşıladı.
Ama annem ve babam isyanlardaydı.Annem Rize merkezde bi otelde kalalım diye tutturdu.Babam çoktan iptal olmuş "Rize senin neyine " diye kendi kendine söyleniyordu.Uykusuzluk çok yordu canım babamı.
Nedense herkes "sabah olunca fikriniz değişecek" diye diye bize odamızı gösterdiler.Duşumuzu alıp gece yarısına doğru uyumuşuz.
O kadar yorgunluğa rağmen annem sabah 7 de çakı gibi ayaktaydı.Oksijen diye bişey varmış.Çok bolmuş Karadeniz'de.Anneme iyi geldi:)
Hemen camı açtı annem ve "tamam ,geldiğimize değdi" dedi.
Alabildiğine heryer yeşillik.Hiç siyah toprak yok.Tabi düz arazi de yok.Hep dağlık.
Pencereden hemen bu sisler ardındaki dağların resmini çekti.
Kaldığımız yer Rize nin oldukça yüksek bi kesimindeydi.
Yeşilin her tonu.Söylenecek fazla söz yok.Yeşil,yemyeşil...
Emine teyzem geçen sene de gittiği için daha rahattı annemden.Ama ilk günden annem de hemen sevdi bu cennet yeri.
Sabah beni emzirip hazırladıktan sonra Muharrem amcamın annesine verdi annem beni.Fazilet teyze beni çok sevdi,çok baktı.Her sabah annemler kahvaltı edip yola çıkana kadar bana O baktı.Allah razı olsun.Çok sevdim ben Fazilet babanneyi.
İlk gün gezmeye çıkacağımız zaman arabada heen uyudum.
Biraz ilerleyince Rize ye tepeden bi bakış attık.
Çookkk taş köprü var buralarda.Çünkü çokkk akarsu var.Çok sevdik bu köprüleri ve gürül gürül akan suları.
Babam " Türkiye'nin susuzluk sorununu Rize tek başına çözer" diyor.
Yolculuk meşhur Ayder Yaylası'na.Yine heryer yeşil,yemyeşil...
Dayanamadık biz de taşköprülerin üzerine çıktık.
Babam Ayder' e çıkarken gördüğü bu şelaleyi çok beğendi.Okadar çok böyle şelalecikler var ki; bir süre sonra alışıyor insan.

Ve Ayder Yaylasındayız.Ama şansımıza hava sisli ve şelalenin doğuş noktasını ancak sisler ardından çekebildi babam.
Babam ve ben bulutların üzerindeyiz.Arkadaki kişi Muharrem amcam.
Annem ve babamla Ayder hatırası...
Babam anneme papatya verdi Ayder' de.Annem de bana verdi.Kulağımın arkasında çok güzel durdu ama ben çok yorulmuştum.
Elime aldım papatyamı.Yola öyle devam ettim.
Anenm ve babam şelalenin önünde fotoğraf çektirdi.

Heryerde akan gürül gürül sular vardı.

En ilginci dağların tepelerine yakın tek tek kurulmuş evlerdi.Oradaki insanlar nasıl yaşıyorlar diye çok merak ettik.Bulutların arasında yaşamak güzel olsa gerek.
Dönüşte yol kenarında durduk.Serdar amcam ve babam dereye inmeye karar verdiler ama çok yüksekti.İlk resimde Serdar amcam ne kadar minik çıkmış.
Annem bu resmi yakınlaştırarak çekti.
Annem ve babam taşköprüye çıktılar yine.
Keşke hava daha açık olsaydı.Kim bilir güneş varken bu yeşillikler ne kadar parıldıyordur.
Ayder den dönüşte Zilkale ye gittik.Ama kalede tadilat varmış.Arka tarafına geçemedik.


Ertesi gün son günlerde tv de çıkan yayla şenliklerinin olduğu Ovit dağı ve yaylasına doğru yola çıktık.
Sıkı sıkı giydirdiler beni.Çok soğukmuş Ovit dağının üst kısımları.Ama ben halimden memnunum.Hiç pişik olmadım bu serin yerlerde:)
Sellere sebep olan Kalapatama Deresi.





İşte Ovit yaylası.
Rize den biraz farklı görünüyor.Tamamen taşlık.Sadece otlar var.
Üstelik çok ama çok soğuktu.Beni arabadan indirmediler.

Ovit ten ilerleyince Erzurum-İspir e geçmiş olduk.Sanki başka bir ülke.Hava çok ama çok sıcaktı.
Hepberaber mangal yapıp közlü semaverden çay içtik.Gerçi ben sıcak açık havayı blunca bol bol uyudum.
Annem de akan bi su görmesin.Hemen dalıveriyor içine.Mangal yaptığımız tesisin yanıbaşındaki akarsuda annem.
Gördüğünüz gibi 2640 rakıma ulaştım bu minik halimle:)
Dönüş yolunda gördüğümüz yayla evleri...

Bir sonraki gezimiz harika Uzungöl' e oldu.Dağların arasında muhteşem bir göl.Heryer yeşil.Gökyüzü yok sanki.





Yine oldukça soğuk bi gündü.Bnei yine katkat giydirdiler.Hatta babam bile mont giydi.
Uzungöl de alabalık yemek için girdiğimiz restaurantta Muharrem amcam ve Nihal teyzem bana altın taktılar.Çünkü ben doğduğum zaman Onlar Rize ye çoktan gitmişlerdi.Hediyemi Uzungöl de almak kısmetmiş.

Rize merkezde de gezilecek çok yerler vardı.En güzeli botanik bahçe.Neden bilmiyorum ama herkes şu Kaynanadili bitkisinin resmini çektirdiler bizimkilere ısrarla.Yüzlerce değişik ağaç ve bitki vardı botanik bahçede.Çok güzel bir de tesis.
Botanik bahçeden Rize manzarası...

Oturup hep beraber çaylar yudumlandı manolya ağaçlarının altında...
Dönüş yolunda çookk ama çookk yorgundum.

Şekilden şekile girip uyudum.Bol bol uyumam gerekiyordu.Çünkü Çorlu'ya dönüşte Burçin ablamın düğün günüydü ve benim gülücükler saçmam gerekiyordu

***Anneden not:Uzun yollar ,değişik iklimler ,güzellikler içinde geçen seyehatimiz boyunca bizi hiç üzmediğin,herkesin 40 değil 140 kere söylemesine inat hasta olmadığın,gülücükler saçıp sisli Rize yi ışıl ışıl aydınlattığın için teşekkürler minik meleğim.***
Kurtuluş'um onca yolu direksiyon başında ,kimi zaman uykusuz,kimi zaman yorgun ama daima sabırla geçirdiğin, ilk kez 3 kişilik bir aile olarak bize müthiş bir tatil yaşatığın için sana da çok teşekkürler canyoldaşım.

Hiç yorum yok: